Mikotoksinler ve Canlılar Üzerine Etkisi

4547 kez okundu

4 yıl önce eklendi

Ana Sayfa » Makale-Yöntem » Gıda Hijyeni ve Güvenliği» Mikotoksinler ve Canlılar Üzerine Etkisi

Küflerin insanların sağlığını tehdit ettiği yapılan çalışmalarla saptanmıştır. Bazı mikotoksinlerin insanlarda zehirlenmelere, karaciğer kanserine ve kalıtım yapısında değişiklere yol açtığı, vücudun hormon dengesini bozduğu, kısırlığa ve sakat doğumlara yol açtığı, ve kemikleri zayıflattığı, vücut direncini düşürerek vücudu hastalıklara açık hale getirdiği belirlenmiştir.

Mikotoksinlerin hayvanlarda; mide-bağırsak yapısını tahrip ettiği, büyümede ve yem dönüşümünde zayıflamaya yol açtığı, sığırlarda süt verimini düşürdüğü, canlı ağırlık kaybında düşüşlere yol açtığı, erkek hayvanlarda üreme gücünü düşürdüğü, gelişme ve verim azalmalarına, gebe hayvanlarda yavru atmalara ve hastalıklara; dayanıksızlığa sebep olduğu bilinmektedir. Kanatlılarda yumurta üretimini kalite ve miktar olarak düşürmekte ve toplu ölümlere yol açmaktadır. Hindi ve ördek palazlarında yeme karşı ilgisizlik başlamakta ve % 20-100 düzeyinde ölüm görülmektedir. Bazı mikotoksinlerin varlığı, hayvanlarda kanser tümörü oluşumunu başlatabilmektedir.

Farklı küfler tarafından farklı mikotoksinler üretilmektedir. Bunlar için de en yaygın ve tehlikeli olanlardan birisi de aflotoksinlerdir. Aflotoksinler; küflerin uygun sıcaklık, nem ve besi ortamında gelişmesiyle oluşmaktadır. Sert kabuklu yağlı-kuru meyveler (fındık, yer fıstığı, antep fıstığı,v.b.), bazı kuru meyveler (kuru incir, kuru üzüm,v.b.) , yağlı tohumlar (pamuk tohumu), özellikle mısır, susam başta olmak üzere tahıllar ve baharatlar (kırmızı biber, karabiber, hindistan cevizi v.b.) aflatoksin yönünden riskli ürünlerdendir. Bazı hayvansal ürünlerde (et, süt, peynir v.b.) aflatoksin içerebilmektedir. Ayrıca un ve unlu mamuller, kahve çekirdeği, hurma, badem gibi ürünlerde de aflatoksin oluşabilmektedir.
 
 
 
 Alınabilecek Önlemler

1. Küflerle bulaşık olmayan, küf gelişmesine dayanıklı tohumluk, damızlık kullanılarak işe başlanmalıdır.

2. Hasat esnasında yaralanma ve berelenmelerin olmamasına özen gösterilmeli, uygun hasat yöntemleri kullanılmalıdır.

3. Hasat edilen ürünler, küf bulaşması olmayan, mümkünse çevreden bulaşmaları engelleyen kaplarda taşınmalıdır.

4. Depo olarak kullanılacak yerlerin serin, kuru, ve havalanabilir olmasına dikkat edilmelidir. Küf gelişmesi için nem sınırı olarak % 14 değeri verilmektedir. Besin hammaddesinin veya besinin su içeriğinin bu değerin üzerine çıkması halinde küflenmenin engellenmesi güçleşir. Küfler genelde ılıman sıcaklık derecelerini tercih ederler, yani en iyi gelişmelerini 20-35°C arasındaki sıcaklıklarda gerçekleştirirler.

5. Kurutmalık ürünlerde ise kurutma işlemini güneşte araziye sererek gerçekleştirmek yerine, modern kurutma tesislerinden faydalanılmalıdır.

6. Besinlerde küfleri engellemenin bir yolu da kimyasal koruyucuların kullanılmasıdır. Ancak bunların uygun miktarda ve bilinçli kullanılması gerekir.

7. Tüketiciler tarafından küf ve toksinin verdiği zarardan korunmak amacıyla besinlerdeki küflü kısmın kesilerek atılması, ya da hayvanlara verilmesi, sağlıklı görülen kısımların tüketilmesi gibi hatalı uygulamalar görülmektedir. Doğru olanı mümkünse küflenme görülen besinin tüketilmemesidir.