Alerji; vücudun yabancı olarak tanıdığı solunan, yenebilen, iğne ile enjekte edilebilen, veya deriye/göğüse doğrudan temas eden organik veya bazı inorganik maddelere karşı varolan savunma mekanizmasının biraz abartılı olarak çalışma halidir. Vücudumuzun savunma mekanizması sağlıklı bir yaşam sürmemiz açısından çok önemlidir. Ancak alerjik reaksiyonlarda olduğu gibi savunma yöntemleri yerli yersiz çalışmaya başlarsa çeşitli rahatsızlıklar oluşur. İnsan vücuduna giren ve kanda kendine özgü bir karşıt madde oluşturan yabancı maddelere “antijen”, oluşturulan karşı maddeye ise “antikor” adı verilir. Bu antijen bir alerjiye yol açarsa o zaman alerjen adını alır.
Alerji, normal kişilerde herhangi bir rahatsızlığa yol açmayan bir ya da birkaç maddeye karşı aşırı duyarlılıktır. Alerji yapan maddeler solunum, ağız ya da enjeksiyon yoluyla vücuda girebilir. Böyle bir madde vücutta yabancı ve özümsenemez bir cisim olarak tanınır; bir başka deyişle antijen etkisi gösterir ve kendisine karşı antikor denen engelleyici ya da etkisizleştirici maddelerin oluşumunu uyarır. Antikorun antijenle birleşmesiyle alerjik tepki başlar. Alerjik tepkiye neden olabilen maddeler arasında çiçek tozlan, ev tozları, kozmetik ürünler, evde beslenen hayvanların kılları, değişik fiziksel etkenler, bitkisel maddeler, ilaçlar, aşılar ve çeşitli besinler sayılabilir. Besin alerjisine yol açan maddeler besinlerde bulunan proteinlerdir. Besinlerin içerisinde bulunan protein miktarı alerjenlik yüzdesi ile orantılı değildir. Yatkınlığı olan kişilerde alerjinin or¬taya çıkması için çok küçük miktarda protein bile yeterlidir.
Alerji, normal kişilerde herhangi bir rahatsızlığa yol açmayan bir ya da birkaç maddeye karşı aşırı duyarlılıktır. Alerji yapan maddeler solunum, ağız ya da enjeksiyon yoluyla vücuda girebilir. Böyle bir madde vücutta yabancı ve özümsenemez bir cisim olarak tanınır; bir başka deyişle antijen etkisi gösterir ve kendisine karşı antikor denen engelleyici ya da etkisizleştirici maddelerin oluşumunu uyarır. Antikorun antijenle birleşmesiyle alerjik tepki başlar. Alerjik tepkiye neden olabilen maddeler arasında çiçek tozlan, ev tozları, kozmetik ürünler, evde beslenen hayvanların kılları, değişik fiziksel etkenler, bitkisel maddeler, ilaçlar, aşılar ve çeşitli besinler sayılabilir. Besin alerjisine yol açan maddeler besinlerde bulunan proteinlerdir. Besinlerin içerisinde bulunan protein miktarı alerjenlik yüzdesi ile orantılı değildir. Yatkınlığı olan kişilerde alerjinin or¬taya çıkması için çok küçük miktarda protein bile yeterlidir.
Besin alerjisi bebeklik çağında daha sık görülür; yıllar geçtikçe azalır. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Bebeğin sindirim sisteminin tam gelişmemiş olması, günde birkaç öğün alerji yapma olasılığı yüksek tek bir besinle (süt) beslenmesi, alerji yapan besinle erken ve sürekli karşılaşması başlıca nedenlerdir. Kuşkusuz erişkinlerde görece seyrek ortaya çıktığı ve alerjik hastalıkların küçük bir bölümünü oluşturduğu söylenebilir.
Besin alerjileri bebeklik çocukluk döneminden ve hatta anne karnından başlayarak görülebilmektedir.
Ailesinde en azından bir ebeveyni veya bir kardeşinde alerji öyküsü (alerjik rinit, astım, besin alerjisi veya egzema) olan bebeklerin yaşamlarının ilk 5-7 yılı içinde besin alerjisi ortaya çıkma riski %20 kadar yüksek olabilir.
Ailesinde alerji öyküsü olan bazı bebeklerde anne sütündeki ufak miktarlardaki alerjenlerin alınması yolu ile besin alerjisi gelişebilir. Alerji riski olan bebekler formül mamalardaki inek sütü ve soya proteinlerine karsı alerjik hale gelebilirler. Besin alerjisi, alerji öyküsü olmayan ailelerde daha az görülür.
Tüm çocukların yaklaşık %6’sında 2 yaşına kadar besin alerjisi çıkma olasılığı olduğu tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, ailelerinde alerji öyküsü bulunan bebeklerin normalden 2-4 kat daha fazla alerji riski vardır. Süt çocukluğu besin alerjisinin ortaya çıkması açısından çok hassas bir dönem olduğundan, alerjiyi önlemek için gerekenlerin yapılmasına doğumdan hemen sonra başlanmalıdır.
Besin alerjisi görülme riski yüksek bebeklere, ek olarak biberon verilmesi gerektiği durumlarda hipo alerjik mamalar kullanılabilir. Böylece bu gruptaki bebeklerde inek sütü alerjisi ve alerjik egzama gibi durumlar inek sütü ve soya bazlı formül mama ile beslenen bebeklere göre daha az sıklıkla görülebilmektedir. Besin alerjisi olan veya besin alerjisi riski yüksek olan bebeklere katı gıdalara geç başlanmalıdır.
Besin alerjilerinin sıklığı genelde çocuklarda %2-8 arasında iken yetişkinlerde
%1 civarında, tüm nüfusta ise %2 oranında görülmektedir.
Bazı besinler özellikle erken çocukluk döneminde alerjik reaksiyonlara neden olurken (12-24 ay-inek sütü alerjisi), bazıları ise hayat boyu devam eder.
Besinler çoğunlukla birden fazla maddenin karışımı şeklinde olduklarından besindeki hangi maddenin alerjiye yol açtığını anlamak kolay değildir. Yapılan araştırmalarda, toplumda insanların en az %15-20’sinin alınan bir besinin kendisini rahatsız ettiğine inandığını göstermektedir.
Besin alerjilerinde en sık rastlanılan belirtiler:
• Kusma
• Bulantı
• Kramp tarzında karın ağrıları
• Ürtiker
• Egzama
• Baş ağrıları
• İshal
• Astım
• Öksürük, hırıltılı solunum
• Tekrarlayan orta kulak sorunları
• Nezle (burun kaşıntısı, aksırık, geniz akıntısı)
Alerjen tabiatındaki gıdalar ile vücudun askerleri olan antikorlar karşılaşınca ortaya pek çok kimyasal madde salgılanır. Örneğin “histamin” bunlardan biri olup bazı besinlere karşı gelişen alerjik reaksiyonların da sebebidir.
Bu reaksiyonlar
1) Kılcal damarların daralması (Kızarma)
2) Damarların geçirgenliğinin artması (Kabartı, şişme)
3) Solunum yollarındaki veya bağırsaklardaki düz kaslarda
4) Derideki sinir uçlarında uyarılma (Kaşıntı ve ağrı)
Bir besinin alerjiye yol açtığını kabul etmek için o besinin her alınışında alerjik belirtilerin bir veya birkaçının olması gerekmektedir.
Yaygın olan belirtiler şunlardır:
1. Deri: Kaşıntı, yanma, kızartı, ateş, üşüme, karıncalanma, terleme, ürtiker, su toplayarak kabarma, kırmızı lekeler, sivilceler
2. Kulak-burun-boğaz: Burun tıkanıklığı, hapşırma, burun kaşıntısı, burnun devamlı akması. Boğazdan akıntı, boğazda ağrı, kuruluk veya gıcık, damaklarda kaşıntı, kuru öksürük. Kulaklarda çınlama, tıkanma, ağrı, orta derecede sağırlık, baş dönmesi ve dengesizlik
3. Gözler: Görmede bulanıklık, gözlerde ağrı, sulanma, şaşılık, ışıklardan rahatsız olma, gözkapağında seğirme, kaşıntı, düşme, kızarma ve şişme.
4. Solunum: Nefes darlığı, hırıldama, öksürük, bronşlarda mukus oluşumu
5. Kardiyovasküler: Kalpte çarpıntı, nabız hızının artması,düzensiz nabız, kızarma, solgunluk, ateş, üşüme, karıncalanma,ellerde kızarıklık veya morarma, bayılma, omurlarda ağrı
6. Sindirim sistemi: Ağızda kuruluk, tükürük salınımında artma, pamukçuk oluşumu, dilde acılık, diş ağrısı, geğirme, midede yanma, hazımsızlık, bulantı, kusma,yutmada zorluk, karında gurultu, ağrı, kramplar, ishal,rektumda kaşıntı veya yanma
7. Genitoüriner: Sık, ağrılı idrara çıkma, idrarını kontrol edememe, vajinal kaşıntı veya akıntı
8. Muskular: Yorgunluk, kas zayıflıkları, eklem ve kaslarda ağrı, gerginlik, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, boyun kaslarında spazm
9. Sinir sistemi: Baş ağrısı, migren, devamlı uyku hali, sersemlik, yavaşlık, durgunluk, donukluk, keyifsizlik, ciddiyet, ağlama nöbetleri, gerginlik, anksiyete, hiperaktiflik, huzursuzluk, sinirlilik, konsantrasyon bozukluğu, gülme, kendini diğer insanlardan farklı hissetme, kelimeleri, isimleri, ya da numaraları unutma, kekelemek
Besin alerjisi olan birçok insan için bu reaksiyonlar tehlikeli olmaktan çok rahatsızlık vericidir. Ancak ender de olsa bazı durumlarda anaflaktik (Duyarlı bir kişi, alerjen ile karşılaştığında vücudunda kızarıklık, şişlik, kaşıntı, nefes almada zorluk ve tansiyon düşüklüğü ortaya çıkar buna anaflaksi denir) reaksiyonlar oluşabilir.
Bütün besinler alerji yapabilir, ama bazılarının alerjik tepkiye yol açma olasılığı daha yüksektir. Besinler çoğunlukla birden fazla maddenin karışımı şeklinde olduklarından besindeki hangi maddenin alerjiye yol açtığını anlamak kolay değildir. Bazı kimyasal ve fiziksel özellikleri besinlerin alerjen olmasını sağlar. Çoğu proteolitik enzimlere ve ısıya dirençli glikoproteinler alerjen olabilmektedirler.
Hayvansal besinler arasında en sık süt ve yumurta alerji yapar; etler daha çok pişirilerek tüketildiğinden alerjiye seyrek olarak yol açar. Bitkisel kökenli besinler arasında ise en çok çilek,ceviz, çikolata ve tahıl-lar antijen özelliği kazanır. Bununla birlikte bilinen bütün besinlerin alerji yapabildiği kesinlikle unutulmamalıdır.
Besin Alerjilerinde Tanı Yöntemleri:
Besin alerjilerini teşhis etmek için göz önünde bulundurulması gereken noktalar şunlardır:
1) Reaksiyonu tetikleyen şüpheli besin
2) Yenilen besinin miktarı
3) Ağızdan tüketimi ve semptomların başlaması arasında geçen süre
4) Semptomların nedeninin tanımlanması
5) Besinin her tüketiminde aynı semptomların oluşması
6) Egzersiz gibi diğer neden olan faktörler
7) Son reaksiyondan beri geçen zaman
Bu noktalardan sonra aşağıdaki yol izlenerek alerji test edilir.
• Hastanın ailesel geçmişi,spesifik besinin veya katkı maddesinin tüketilmesi ile semptomlar arasındaki ilişki
• Semptomların hasta tarafından tanımlanması ve klasik olarak bir ya da daha fazla organda gözlemlenmesi
• Testler ( deri çizme testi, spesifik Ig-E(RAST), bazofil histamin testi, barsak mukozasının biyopsisi) uygulanır.
• Sınırlı, o kişiye özel olarak ayarlanan diyetle semptomların yok olması gözlemlenir.
• Orijinal semptomların yeniden gözlemlenmesi için plasebo kontrollü çift kör provokasyon testleri uygulanır.
Besin öğeleri arasında alerjiye yol açan maddeler genellikle protein yapısındadır. Her insan herhangi bir besine karşı alerjik tepki verebilirse de insanlarda sıklıkla alerjiye neden olan besinler şunlardır: inek sütü, yumurta, balık ve kabuklu deniz ürünleri, kabuklu ve yağlı kuruyemişler(fındık fıstık gibi), tahıllar, etler, meyveler, sebzeler ve kurubaklagiller, baharatlar ve çeşni vericiler, çikolata, bal ve bazı içecekler. Bu besinlerden bazıları diğerlerine göre daha sık alerjiye neden olurlar. Örneğin: süt ve yumurta meyve sebzelere göre daha sık alerjik reaksiyona neden olur. Yine bu besinlerden bazıları da diğerlerine göre daha ciddi reaksiyonlara neden olurlar (yer fıstığı ve ağaç fıstıkları).
Çapraz duyarlılık görülebilecek besinler
İnek sütü X Diğer hayvan sütleri
Tavuk yumurtası X Diğer kuşların yumurtaları
Yer fıstığı X Çeşitli diğer ağaç fıstıkları, nadiren diğer baklagiller
Soya fasulyesi X Nadiren diğer baklagiller
Balık X Diğer balıklar
Kabuklu deniz ürünleri X Diğer kabuklu deniz ürünleri
Besin Alerjenleri
Besin içeriklerinin antijenik olabilmesi için gastrointestinal sitemden geçebilecek kadar küçük, immunolojik yanıt oluşturacak kadar büyük olması gereklidir. Besinlerdeki ana alerjenler suda çözünen glikoprotinlerdir. Besin alerjenleri genellikle ısı ve proteolize dirençli, suda çözünen albumin ya da tuzlu suda çözünen globulin grubuna ait proteinlerdir.
Besin antijeni ile duyarlanma sadece besinin ağızdan alınması ile değil, inhalasyon ve ciltle temas sonrası da ortaya çıkabilir.
İnek Sütü Alerjisi: Çocukların yaşamlarının ilk aylarında karşılaştıkları yabancı besinlerin başında gelen inek sütüne karşı, her yüz çocuktan üçünde alerji görülmektedir. İnek sütü proteinleri kazein ve whey proteinleri olmak üzere 2 grupta toplanır. Kazeinler inek sütünün %76-86’sını oluştururlar. İnek sütünün içerdiği yirmiyi aşkın proteinden özellikle beşi alerjik niteliktedir. Bunlar: alfa laktoglobulin, kazein, sığır gamma globülin, sığır albümin, ve beta laktoglobulindir. İnek sütüne alerjisi olan bir çocuk çapraz duyarlılık söz konusu olduğu için koyun ve keçi sütlerini de tüketemeyebilir. İnek sütü alerjisinde ailesel geçmişin önemli rolü vardır. Böyle çocuklarda diğer bireylere göre %60 oranında inek sütüne karşı duyarlılık gözlenebilir. İnek sütü özellikle çocuklarda en önemli ve en yaygın
alerjik besin türüdür, çünkü bu grubun diyetinde birincil besindir. İnek sütü proteinlerine bağlı alerjik reaksiyonlar yaşamın ilk haftalarında, ortalama 3. ayda başlamakta ve gerek bağırsağın fonksiyonel ve morfolojik yapısının gelişmesi gerekse de hedef organda duyarlılık azalması sonucu 2-3 yaşlarında ortadan kalkmaktadır. İnek sütünün çıkarıldığı bir diyet tüketiliyorsa bazı besinler ve besin öğeleri içeriğinde olan diğer ürünler de tüketilmemelidir:
• Tereyağı, tereyağı aromalı diğer yağlar, margarin
• Kazein, kazeinatlar
• Peynir çeşitleri, yoğurt, krema, muhallebi
• Yarı hidrolize edilmiş ürünler
• Laktalbumin, laktoglobulin, laktoz, laktuloz içeren
ürünler
• Süt (az yağlı yarım yağlı, süt tozu, süt proteinleri ,diğer
hayvan sütleri)
• Puding, helva,
• Aroma katıcı maddeler (doğal veya yapay)
Yumurta Alerjisi: Çocuklukta görülen yaygın bir gıda alerjisidir. 3 yaşlarında ortadan kalkmaktadır. Yumurta beyazına karşı alerji sarısına oranla daha fazla görülmektedir. Ovalalbumin, ovomukoid ve ovotransferrin yumurta beyazındaki önemli alerjenlerdir. Ovomukoidin ısıya karşı olan dirençliliği, pişmiş yumurta ve hazır gıdalara katılan yumurta preparatlarının sebep olduğu alerjisinin temelidir.
Yumurta alerjisinde egzama, kaşıntı,deri ve göz lezyonlarının görülme sıklığı diğer besin alerjenlerine kıyasla daha fazladır.Özellikle bebeklerde egzamanın önemli nedenidir. Yumurta alerjisi, yumurtanın kendisinin veya yumurta içeren yiyeceklerin alınmasından sonra, dakikalar veya saatler içinde ortaya çıkan, yaygın kızarıklık, hırıltılı solunum, kusma ve ishal ile kendini belli eder. Sütte olduğu gibi yumurtada da duyarlı bireylerde diğer hayvan yumurtalarına çapraz duyarlılık gözlenebilir.
Yumurta akının 1 yaşından önce verilmemesi,verilmeye başlandığında ise yavaş yavaş arttırılması gerekir. Alerji belirtileri çıktığında yumurta tüketimine en az 6 ay ara verilmelidir.
Kızamık ve kabakulak aşılarının tavuk embriyosunda hazırlanıyor olması nedeniyle yumurta alerjisine sahip olan çocuklarda bu aşıların uygulanmasında dikkatli olunmalıdır.
Yumurta alerjisi olan bireyler yumurtayı ve yumurtalı besinleri diyetinden diyetlerinden çıkarmalıdır:
• Yumurta (her türlü hayvan yumurtası)
• Albümin ve Globülin maddeleri
• Mayonez
• Makarna
Balık Alerjisi: Bu grup birçok farklı çeşit ve türü kapsar. Oldukça güçlü alerjenlerdir ve zorlu ve ani reaksiyonlara neden olurlar. Çocuklarda çoğu zaman astım veya egzamaya neden olmalarına rağmen aslında kaşıntı, deri ve gözde lezyonlar (ürtiker) ve sindirim sistemindeki alerjiden sorumludurlar. Aynı yumurtada olduğu gibi alerjik reaksiyonlar balığın ağza alınmasından birkaç dakikasonra görülebilir. Pişmiş ya da çiğ balığın kokusunu duyma, hatta bazen balığa sadece dokunma ile birlikte bile de aşırı duyarlı bireylerde semptomlar gözlenebilir. Alerjiye sebebiyet veren balık ve deniz ürünü yendikten sonra deride kızarma, kaşıntı, göz ve deride lezyonlar, sindirim siteminde; karın ağrısı, kusma, bulantı, ishal ve karında kramplar, solunum sisteminde; astım ve alerjik burun nezlesi, ve genel bir reaksiyon olarak anaflaksi gözlenebilir.
Alerjik reaksiyonlara neden olan balık ve deniz ürünlerinden bazıları şunlardır:
• Köpek balığı, vatoz, morina balığı,
• Sardalye, uskumru, ton balığı, ıstakoz, kerevit, karides
• Yengeç, salyangoz, deniztarağı, midye, istiridye, kalamar ve ahtapot
Fındık Fıstık ve Diğer Yağlı Tohumlara Alerji: Bu grup ani ve çoğu zaman da ciddi alerjik reaksiyonların nedenini oluşturmaktadır. Sık görülen klinik belirtiler astım, dudaklarda ve yanak mukozasında kabarma, yutakta görülen ödem, ürtiker ve bazen de egzamadır. Bu gruptaki alerjik besinler ise aslında kurubaklagil ailesine mensup olan yerfıstığı, erik ailesinin üyesi olan badem, hindistancevizi, Brezilya kestanesi, kestane, ceviz, şamfıstığı, Amerikan elması, fındıktır. Yerfıstığı alerjisi yaygın gıda alerjilerinden olup, şiddetli reaksiyonlara (anaflaksinin de dahil olduğu) neden olur. Gıda ilişkili anaflaksinin başlıca nedenidir. Etkilerini genelde yendikleri zaman göstermelerine rağmen; badem, kestane, fındık ve yerfıstığı yağları soluma yoluyla alerjik reaksiyon oluşturabilirler. Yerfıstığı alerjisi yaşamın erken dönemlerinde kendini gösterir ve çoğu bireyde yaşam boyu sürer. Bazı çok duyarlı kişilerde mikrogramlarla ifade edilebilecek kadar küçük miktarlar reaksiyona neden olurken, miligram miktarında alımlar ise sistemik reaksiyonlara neden olmaktadır. Hatta bazı kişilerde, içinde fıstık ezmesi olan bir kavanozun açık bırakılması nedeniyle bile, ürtiker ve hışıltılı solunum ortaya çıktığı görülmüştür.
Tahıl Alerjisi: Buğday ve mısır bu gruptaki diğer besinlere kıyasla daha sıklıkla görülen alerjen tipleridir. Her ikisi de bir çocuğun –ve doğal olarak bir yetişkinin- diyetlerinde sıklıkla bulunan ürünler olup, çiğ ya da pişmiş olarak çeşitli şekillerde tüketilmektedirler. Mısır buğdaya kıyasla daha az alerjenik özelliğe sahiptir ve bu nedenle buğdaya göre daha fazla tercih edilir. Buğday ise her diyette önemli bir yere sahip olduğundan dolayı, diyetten çıkarılması oldukça zordur. Bu durum aslında mısır için de aynıdır. Buğdayda bulunan esas alerjenlerden biri gliyadin olarak adlandırılan glütende bulunan bir proteindir. Alerjiye yatkın kişiler çoğunlukla buğday tozuna tepki gösterirler, örneğin fırında pişirmelerde,ama yiyecekteki buğdaya tepki göstermezler.İshal,mide ağrıları,egzama, astım ve alerjik şok bu tepkilere örnektir.Buğday unu alerjisi erişkinlerde sık değildir ama asprin veya egzersizle birlikte tüketildiğinde anaflaksi görüldüğü bildirilmiştir. Buğday alerjisi olan bireylerin diyetinde bulundurmaması gereken besin ve besin öğeleri:
• Kepek, ekmek kırıntısı, bulgur, tahıl ekstraktı
• Kuskus, krakerler
• Durum buğdayı ve durum unu
• Glüten, makarna, erişte, malt, soya sosu
• Nişasta
Et Alerjisi: Tüm gıda alerjileri içinde %8.2’lik bir paya sahiptir. Başlıca sığır eti olmak üzere, sırayla koyun, domuz, tavuk, hindi eti ile gerçekleşen alerjiler bildirilmiştir. Bu etlerin herhangi birine karşı alerjisi olan bireyler diğer türlere karşı da reaksiyon gösterebilir. Pişirme etteki alerjenlerin bazılarına zarar verse de, bazı bireyler pişmiş ete karşı da reaksiyon gösterebilir. En yaygın semptom dermatitdir. Tavuk ve sığır etine karşı olan besin alerjisi genelde bebeklik çağında görülür. Sütün ve yumurtanın çapraz antijenik özelliğinden dolayı tavuk ve sığır etine karşı besin alerjisi de genelde bebeklik çağında görülür. Yakın antijenik ilişkilerden dolayı grup reaksiyonları görülebilir. Süte duyarlı hastalar, sığır etine alerjik reaksiyon gösterebildikleri gibi; yine aynı şekilde yumurta alerjisi olan bireyler de tavuk etine karşı duyarlılık gözlemlenebilir. Bu son örnek; olası yumurta kontaminasyonu sebebiyle, neden horoz eti değil de tavuk etine karşı alerjik reaksiyon gösterildiğini açıklamaktadır.
Meyve Alerjisi: Meyveler özellikle ürtiker olma küzere, sıklıkla alerjik reaksiyonlara neden olurlar. Meyve ve sebzelere karşı olan alerjik reaksiyonlar genellikle hafif seyirlidir. Çoğu zaman ağıza etki ederler; gıda maddesiyle temas eden dudaklarda v ağızda kaşıntıya yol açarlar. Bu durum ‘oral alerji sendromu’ olarak adlandırılır. Meyve ve sebze alerjisi olan bireylerin çoğu aynı zamanda da polen alerjisi olan bireylerdir. Herhangi bir meyve alerjik reaksiyona neden olabileceği için, tayin edilmesi zordur. Özellikle çocuklarda elma, armut, asitli meyveler, çilek, kavun-karpuz ve sert çekirdekli meyveler (kiraz, vişne, kayısı, şeftali) alerjiye neden olurlar. Pişirme meyve ve sebzelerdeki birkaç alerjeni tahrip eder. Pastörize meyve suları da aynı sebepten dolayı alerjik reaksiyonlara yol açmayabilir. Kereviz gibi bazı sebzelerdeki alerjenler pişirmekten etkilenmez. Meyveler özellikle ürtiker olmak üzere sıklıkla alerjik reaksiyonlara neden olurlar. Özellikle çocuklarda elma, armut, çilek, kavun, karpuz ve sert çekirdekli meyveler (kiraz, vişne, kayısı, şeftali) alerjiye neden olur. Şeftali erişkinlerde en sık meyve alerjisi nedenidir. Elma oral alerji sendromu; kavun ve kivi oral alerji sendromu ve anaflaksi yapabilir. Kabak ve domates gibi sebzeler çeşitli klinik belirtilere neden olabilir. Çiğ sebzelere karşı alerji belirtileri gözlemlenirken, pişmiş şekillerine karşı herhangi bir reaksiyon oluşmayabilir. Patates veya havuç gibi sebzelerin kabuğuna karşı bir duyarlılık mevcutken, yenilebilir kısımlarına karşı bir belirti gözlemlenemeyebilir. Kereviz veya kuşkonmaz gibi sebzelere ise dokunma veya yıkama sonucu deride sorunlar (dermatit) gözlenebilir. Domates alerjisinde en sık oral alerji sendromu, patates alerjisinde kontakt ürtiker ve solunum yolu belirtileri, soğan ailesi ile astım ve kontakt dermatit görülebilir.
Baharatlar: Her türlü baharat, dereotu, anason, kimyon, kakule, kereviz tohumu, tarçın, karanfil, kişniş, zencefil, Hindistan cevizi, hardal, karabiber, kırmızı biber, nane, haşhaş tohumu, kekik ve vanilya bu tip besin alerjilerine neden olan yiyeceklerdir. Baharat alerjileri çocuklarda sıklıkla görülmez. Hardal, kuvvetli bir alerjendir;zellikle çocuklarda astım veya ürtikere neden olur. Karabiber, bir besin alerjeni olarak, özellikle soluma yoluyla tehlike oluşturabilir. Vanilya ve nane,nadir olarak solunum sisteminde klinik belirtiler oluştururlar. Tarçın, nane ve Hindistan cevizi yağları, deride ve vücudun diğer bölgelerinde geçici şişliklere neden olurlar.
Çikolata: Özellikle çocuklarda sık tüketiminden dolayı alerjik burun akıntısı, migren, deride kızarma, kaşıntı ve şişlik, sindirim sistemi bozukluklarında sorumludur.
Bal: Nadiren alerjiye neden olur ve reaksiyonlar genellikle deride kaşıntı, kızarıklık ve şişlikler ile sindirim sisteminde bozukluklar şeklindedir. Bala alerjisi olan hastalar genel olarak karabuğday, yonca veya polene karşı duyarlı bireylerdir.
İçecekler: Bazı besinlerin içerdikleri damar üzerinde etkisi olabilecek biyolojik olarak aktif bileşenlerden bazıları (vazoaktif aminler) da çeşitli reaksiyonlara neden olabilmektedir. Örneğin kafein ve teobromin gibi aminler içeren kahve, çay ve kolalı içecekler baş ağrısı, çarpıntı, sinirlilik, karın ağrısı gibi yakınmalara
yol açabilmektedir. Bu kategoride alkolsüz grupta süt, kakao, çay ve kahve klinik olarak en önemlileridir. Alkollü içecekler alerjik bireylerde ürtikere neden olur. Genelde içkinin hazırlanış şekli alerjik reaksiyon oluşmasına neden olur. Örneğin; şarabı durulaştırmak için yumurta beyazı kullanımı, biradaki arpa maltı semptomlara sebep olabilir. Alkolün kendisine duyarlılık şüpheli olmakla birlikte, tüketimi sonucu ürtiker gibi çeşitli alerjik reaksiyonların oluştuğu bilinmektedir. Alkolün kendisinden çok; sindirim organlarındaki bazı proteinlerin çözünürlüğünün artması ve bu nedenle de bu ürünlerin emiliminin azalması sonucu alerjik belirtilerin oluştuğu anlaşılmıştır.
Organik kirliliği tespit etmek için Clean Test organik kirlilik tespit kiti kullanabilirsiniz.